
5. Sevgiyle dolu Baba Benzetmesi
5. The Parable of the Loving Father
Luka 15:11-32
Bunu Yeni ÖÄŸreniyorum.
Luka kitabının 15. bölümünde üç benzetme vardır: Kaybolan Koyun benzetmesi (a. 3-7), Kaybolan Para Benzetmesi (a. 8-10) ve Sevgiyle Dolu Baba benzetmesi (a.11-32). 15. bölümün konusu, Ferisilerin ve Kutsal Yasa öÄŸretmenlerinin tutumudur. Ä°sa Mesih’in bu üç benzetmeyi anlatmasına neden olan ÅŸey, günahkarları kabul ettiÄŸi ve onlarla yemek yediÄŸi için Ferisilerden kendisine gelen ÅŸikayettir (a.2). Din adamları Ä°sa Mesih’in, Åžeytan’ın gücüyle mucize yaptığını söylüyorlardı (Matta 12:24). Ä°sa’nın Åžeytan’dan geldiÄŸine kanıt olarak da Rab’bin, günahkarlar, fahiÅŸeler ve vergi görevlileriyle iliÅŸkilerine iÅŸaret ediyorlardı.
Ä°sa Mesih onların, Tanrı’nın karakteri ve doÄŸasıyla ilgili görüÅŸlerini düzeltmek için Luka 15’teki üç benzetmeyi anlattı. Böylelikle bu dünyanın kayıp, muhtaç ve çaresiz insanlarına karşı Tanrı’nın tutumunu ortaya koydu. O gün orada bulunan din adamları, ulusun yetkilileriydi. Ä°nsanlar onların kurallarına ve usullerine baÄŸlıydı ama Ä°sa Mesih onların, ikiyüzlü davrandıklarını ve buyurdukları ÅŸeyleri kendilerinin yapmadıklarını görüyordu. “Bu nedenle size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri ÅŸeyleri kendileri yapmazlar” (Matta 23:2). Ä°sa, Baba’nın kaybolanlara yönelik yüreÄŸini göstermek için onlara üç öykü anlatmaya karar verdi. 15. bölümün ilk iki benzetmesini, Luka kitabıyla ilgili çalışmalarımızda ele aldık. Her benzetme, koyunun ve paranın bulunmasının yarattığı sevinç ve kutlamayla sonuçlanıyordu.
Birçok kiÅŸi bu metne Kaybolan OÄŸul benzetmesi adını verir ama bence benzetme, kaybolan oÄŸuldan çok lütufkar babayla ilgilidir.
Evet, küçük oÄŸul savurgan ve ölçüsüzdür ama babanın, uzak bir ülkeden dönen oÄŸluna sunduÄŸu lütuf ve merhamet çok daha ölçüsüzdür. Bu öyküyü açıklayalım:
Küçük OÄŸlun Evden UzaklaÅŸması
Ä°sa, "Bir adamın iki oÄŸlu vardı" dedi. "Bunlardan küçüÄŸü babasına, 'Baba' dedi, 'Malından payıma düÅŸeni ver bana.' Baba da servetini iki oÄŸlu arasında paylaÅŸtırdı. "Bundan birkaç gün sonra küçük oÄŸul her ÅŸeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaÅŸam sürerek varını yoÄŸunu çarçur etti. Delikanlı her ÅŸeyini harcadıktan sonra, o ülkede ÅŸiddetli bir kıtlık baÅŸ gösterdi, o da yokluk çekmeye baÅŸladı. Bunun üzerine gidip o ülkenin vatandaÅŸlarından birinin hizmetine girdi. Adam onu, domuz gütmek üzere otlaklarına yolladı. Delikanlı, domuzların yediÄŸi keçiboynuzlarıyla karnını doyurmaya can atıyordu. Ama hiç kimse ona bir ÅŸey vermedi (Luka 15:11-16).
Bu genç adamın ilk dikkatimizi çeken yönü teklifsiz tutumudur. Ä°stekte bulunma tarzı kabadır, seçtiÄŸi sözler lütuf ve nezaketten yoksundur. Mirasıyla neler yapma niyetinde olduÄŸu bellidir ama yine de babasından mirasını talep etmeye kararlıdır. Bir bakıma ÅŸöyle demiÅŸtir: “Bana miras payımı öldüÄŸün ya da emekli olduÄŸun zaman deÄŸil, ÅŸimdi ver.” Babası genç adamın aklından neler geçtiÄŸini ve parayı neden istediÄŸini biliyordu. Her iki oÄŸul da babalarının mirasını almaktan mutlu oldular. Musa’nın yasasına göre büyük oÄŸul mirasın üçte ikisini, küçük oÄŸul üçte birini aldı (Yasanın Tekrarı 21:17). Genç adam hemen mirası nakit paraya çevirdi.
Soru 1) Baba neden oÄŸlunu bekletmek yerine onun istediÄŸini yaptı? Bir baba, sevdiÄŸi oÄŸlunun bu tür taleplerine neden olumlu karşılık verir?
Küçük oÄŸul, babasının evinde olmaktan usanmıştı. Babasının gözetimi ve yönetimi altında olmadan yetiÅŸkin bir erkek olarak dünyaya açılmak istiyordu. Babası onunla tartışmaya girmedi, ikna etmeye çalışmadı. Bir babanın oÄŸluna öÄŸretemeyeceÄŸi bazı dersler vardır. Bunların yaÅŸanarak öÄŸrenilmesi gerekir. Gençler her konuda ana babalarına bağımlı olmayı öÄŸrenebilirler ama bazı dersler sadece ayakları üstünde durdukları zaman öÄŸrenilir. Gün gelir, her ailenin gençleri yuvadan bağımsızca uçup gitmelidir. Ergenlik yılları, ana babaların çocuklarını, kendi baÅŸlarının çaresine bakacak yetiÅŸkinler olarak eÄŸittiÄŸi yıllardır. Bir gencin ana babasının gözetiminden ayrılması üzücü bir zamandır. Umut edilen, o zaman geldiÄŸinde gencin Tanrı’ya yaraÅŸan bir karaktere sahip olmasıdır. Ä°yi ana babalar, gençleri dünyaya hazırlamak için ellerinden geleni yaptıkları halde, bazı gençler öÄŸrendikleri her ÅŸeye karşıt bir yaÅŸam sürerler.
Ä°sa Mesih küçük oÄŸul hakkında ÅŸöyle dedi: “Bundan birkaç gün sonra küçük oÄŸul her ÅŸeyini toplayıp uzak bir ülkeye gitti. Orada sefahat içinde bir yaÅŸam sürerek varını yoÄŸunu çarçur etti” (a.13). Daha sonra büyük oÄŸul, kardeÅŸini henüz görmeden babasının malını fahiÅŸelerle yediÄŸini söyleyerek onu suçladı. Peki kardeÅŸinin, babasının malını fahiÅŸelerle yediÄŸini nereden biliyordu? Ä°ki kardeÅŸ muhtemelen bu konularda konuÅŸmuÅŸlar, küçük olanı abisini kendisiyle gelmesi için ikna etmeye çalışmıştı. Günaha niyet edenler, bunu genellikle yalnız baÅŸlarına yapmakta güçlük çekerler. Günah refakatten hoÅŸlanır. Günah düÅŸüncelerde baÅŸlar. “Ä°nsanı insan yapan kendisiyle ilgili düÅŸüncesi deÄŸildir, düÅŸüncesi neyse kendisi odur” (anonim). Stephen Charnock ÅŸöyle demiÅŸ: “Mühür nasıl suretini balmumunda bırakırsa, yüreÄŸin düÅŸünceleri de aynısını eylemlerde bırakır.” DoÄŸru düÅŸünce, doÄŸru hayat doÄŸurur. DüÅŸüncelerinizi Tanrı’nın duyduÄŸunu unutmayın. O aklımızdan geçen her ÅŸeyi bilir. Her insanın aklına kötü ve günahlı düÅŸünceler gelir ama o düÅŸünceler yalnızca aklımızda yer ettiÄŸinde, kök saldığında ve filizlendiÄŸinde günaha dönüÅŸür. Bu duruma baÅŸka bir açıdan bakalım: KuÅŸların başımızın etrafında uçmalarına engel olamayız ama saçlarımızda yuva yapmalarını önleyebiliriz.
Herkes kendi arzularıyla sürüklenip aldanarak ayartılır. Sonra arzu gebe kalır ve günah doÄŸurur. Günah olgunlaşınca da ölüm getirir (Yakup 1:14-15).
“Aldanmak” teriminin Grekçesi, yemle balık avlamaktır. Åžeytan bizi vurup avlamak için kötü arzuları ve düÅŸünceleri kullanır. DüÅŸman bizi Tanrı’dan uzak bir yere çekmek için aldatır. Ona ne kadar kulak verirsek, günaha o kadar köle olup Baba’nın evinden o denli uzaklaşırız. Bu genç adam yemi yuttu ve ayartılara teslim olup yüzmeye devam etti. DüÅŸman aniden kamışı çekip onu yere çalınca elinde avucunda hiçbir ÅŸeyin kalmadığını, kimsenin kendisine yardım etmediÄŸini gördü. Hali içler acısıydı.
Ben 1977 yılında Ä°sa Mesih’i kabul ettim ama ondan önce esrar ve uyuÅŸturucu kullanırdım. Hayat tarzımdan ve görünüÅŸümden tiksinirdim. Maddeleri bir gün çöpe atıp ertesi gün tekrar satın aldığım zaman tutsak olduÄŸumu anladım. Esrar bulundurma suçundan cezaevine düÅŸtüÄŸüm gün, uyuÅŸturucu tutsaklığından kurtulmam gerektiÄŸini anlamıştım. Bu durum beni periÅŸan ediyordu. Hayatımı Mesih’e teslim etmekle birlikte Tanrı’nın gücüne kavuÅŸtum ve o tutsaklık son buldu. Günah zalim bir efendidir. Genç adamın parası bittiÄŸi zaman, ülkede baÅŸ gösteren kıtlık onu muhtaç durumda bıraktı. Ä°htiyaçlar genellikle Tanrı’nın, bizim dikkatimizi çekme yoludur. Babasından uzak bir diyarda yaÅŸama hayali, eskisi gibi heyecan vermiyordu. Sefil bir haldeydi. Hayatı alabora olmuÅŸtu.
Soru 2) Metinde genç adamın çöküÅŸünden söz eden hangi ifadeler kullanılıyor? Hayatınızın hiç kontrolden çıktığını hissettiÄŸiniz oldu mu? Kötü bir alışkanlığa yenik düÅŸtünüz mü?
Gıdanın çok pahalı olduÄŸu bir dönemde genç adamın hiçbir geliri yoktu. Bir iÅŸe girebilirdi ama kıtlıktan ötürü iÅŸ de bulunmuyordu. Yahuda ve Samiriye gibi tarım ekonomisine sahip yerlerde araziniz ya da paranız yoksa, periÅŸan olmanız kaçınılmazdı. Genç adam, yevmiyeli tarla iÅŸçisi olmak için bir adamın hizmetine girdi (burada kullanılan terim, “kendini ısrarla kabul ettirmektir”). Yiyecek için muhtaç duruma düÅŸmek, alçaltıcı bir durumdu. Bundan daha da kötüsü, kendisine domuz gütme iÅŸinin verilmesiydi. Domuz Yahudiler’e haramdı. 16. Ayette, genç adamın karnını keçiboynuzlarıyla doyurmak zorunda olduÄŸu anlatılıyor. Rabbi Acha (Ä°. S. 320), “Yahudiler ancak keçiboynuzuna muhtaç kalınca tövbe ederler” demiÅŸ. Harnup aÄŸacı Akdeniz bölgesine özgü, dört mevsim yaprak veren ve sert kabuklu keçiboynuzu meyveleri olan bir aÄŸaçtır.
Yahudi bir vatandaÅŸ olarak domuz gütmek ve domuzların yediÄŸi keçiboynuzuna muhtaç duruma düÅŸmek, genç adamın dibe vurduÄŸunun göstergesiydi.
Genç Adamın Uyanışı ve Tövbesi
"Aklı başına gelince ÅŸöyle dedi: 'Babamın nice iÅŸçisinin fazlasıyla yiyeceÄŸi var, bense burada açlıktan ölüyorum. Kalkıp babamın yanına döneceÄŸim, ona, Baba diyeceÄŸim, Tanrı'ya ve sana karşı günah iÅŸledim. Ben artık senin oÄŸlun olarak anılmaya layık deÄŸilim. Beni iÅŸçilerinden biri gibi kabul et.' "Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koÅŸup boynuna sarıldı ve onu öptü” (Luka 15:17-20).
Soru 3) Genç adamın, muhtaç halini görüp uyanmasını dile getirmek için Rab’bin kullandığı ifade, “aklı başına gelmektir” (a.17). Bu terimin sizin için anlamı nedir? Tövbe nedir ve bu metinde gencin tövbe ettiÄŸini gösteren sözcükler nelerdir?
Aklı başına gelmek, bir kiÅŸinin gerçekliÄŸe uyanmasını tanımlar. Genç adam kendinde deÄŸildi ama artık hayatının periÅŸanlığını açık bir ÅŸekilde görmüÅŸ, nasıl bir boÅŸluk ve akılsızlık içinde olduÄŸunu fark etmiÅŸti. Vaiz bize ÅŸöyle der: “Üstelik insanların içi kötülük doludur, yaÅŸadıkları sürece içlerinde delilik vardır. Ardından ölüp gidiyorlar” (Vaiz 9:3). Tanrı’yla iliÅŸkiden yoksun bir hayat boÅŸtur ve akılsızlıktır. Sonsuz canlarımızla ruhsal rus ruleti oynamak, “nasılsa ölümüm bugün olmaz” diye düÅŸünerek yaÅŸamaktır. Oysa ki, günün ne getireceÄŸini biz bilemeyiz. Ruhsal silahımızın çarkını gün ve gün döndürür, hayatımızı söndürecek o tek kurÅŸunun namluda olmadığını umar, böylelikle kendimizi Mesihsiz bir sonsuzluÄŸa mahkum ederiz. KurtuluÅŸ günü bugündür, o halde bu soruyu neden baÅŸka bir güne erteleyelim? "Rab'be yakaran herkes kurtulacak” (Romalılar 10:13).
Socrates, “gözden geçirilmeyen bir hayat, yaÅŸanmaya deÄŸmez” demiÅŸtir. Küçük oÄŸul dibe vurduÄŸu zaman bakabildiÄŸi tek yer yukarısıydı. Hayatını gözden geçirmeye, kendisini bu duruma düÅŸüren ÅŸeyleri derin derin düÅŸünmeye baÅŸladı. Gözden geçirmek ve derin düÅŸünmek, kendimizi sınamamızı, deÄŸerleri birbiriyle kıyaslamamızı ve doÄŸruları ayırt etmemizi gerektirir. Böyle bir zihin yapısı Tanrı’nın lütfudur. Bununla birlikte derin düÅŸünmek, tövbe etmek demek deÄŸildir. Derin düÅŸünmek ve suçluluk duymak bizi tövbeye yönlendirmelidir. Bu genç adam, hayatının ahlak envanterini gözden geçiriyordu. Ahlaken çökmüÅŸ halini ve periÅŸanlığını tümüyle göremeyen bir kiÅŸinin hayatının yönünü deÄŸiÅŸtirmesi mümkün deÄŸildir. PeriÅŸan bir hale düÅŸene kadar Dünyanın Kurtarıcısına pek az deÄŸer veririz. John Flavel ÅŸöyle demiÅŸ: “Günahın acısını tatmadıkça Mesih bize tatlı gelmez.”
Küçük oÄŸul eve dönmeyi düÅŸünmeye baÅŸladı. Özür dilemek ve kabul edilmek için neler söyleyeceÄŸini planlıyordu. Hiçbir hakkı olmadığını, hem köylüleri hem de abisi tarafından hor görüleceÄŸini, utanca boÄŸulacağını biliyordu. Her yönden iflas etmiÅŸti ve ÅŸimdi babasının kölesi bile olmaya razıydı. “Tanrı’ya karşı günah iÅŸledim” diyebiliyordu ama bunu söylerken Tanrı’nın Ä°branice adını aÄŸzına almamıştı. Yahudiler için Tanrı’nın adı son derece kutsaldır. Ä°srail’de yaÅŸadığım günlerde, sık sık Tanrı’nın Ä°branice adı yerine HaÅŸem Adonay (Rab’bin adı) ifadesini duyardım. Bu genç adamın artık Tanrı’ya, sonsuzlukla ilgili deÄŸerlere ve özellikle de kendisini çok seven babasına karşı saygılı bir tutumu olduÄŸu görülmektedir.
Tövbe sadece günahtan ötürü kendimizi üzgün hissetmek deÄŸil, hayattaki kafa yapımızı ve yönümüzü deÄŸiÅŸtirmek demektir. Bir kiÅŸi Baba’nın evinin yolunu tutmadıkça, sadece yüreÄŸinde suçluluk var demektir. Ancak bu genç adam, babasıyla yapacağı konuÅŸmaları gözden geçirmiÅŸ, onun tarlalarında bir iÅŸçi olarak çalışmaya karar vermiÅŸtir. “Böylece kalkıp babasının yanına döndü” (a.20) ifadesi, onun tövbesini tanımlıyor. Demek ki sadece sözlerle yetinmemeli, etkin adımlar atmalıyız. KiÅŸinin iradesi de bu sürece dahil olmalıdır.
Soru 4) Bu öyküyü daha önce hiç duymamış olsaydınız, oÄŸul döndüÄŸü zaman neler olacağını düÅŸünürdünüz? Sizce Ä°sa Mesih’i dinleyenler, oÄŸlun Baba’nın evine kabul edilmesi için neler olması gerektiÄŸini düÅŸündüler?
Öykünün bu noktasında Ä°sa Mesih’i dinleyenler, oÄŸlun babaya, aileye ve yaÅŸadığı ÅŸehre getirdiÄŸi utancın büyüklüÄŸü karşısında ÅŸaÅŸkına dönmüÅŸ olmalıydılar. Muhtemelen eve varan oÄŸlun nasıl bir cezaya çarptırılacağını merak ediyorlardı. Ferisilerin aklından, böyle bir ÅŸeyin tekrarlamaması için türlü türlü cezalar geçiyor olmalıydı. Ancak bekledikleri mahkumiyet yerine Ä°sa Mesih’in sözlerini duymak onları derinden sarstı.
Savurgan Baba
"Böylece kalkıp babasının yanına döndü. Kendisi daha uzaktayken babası onu gördü, ona acıdı, koÅŸup boynuna sarıldı ve onu öptü. OÄŸlu ona, 'Baba' dedi, 'Tanrı'ya ve sana karşı günah iÅŸledim. Ben artık senin oÄŸlun olarak anılmaya layık deÄŸilim.' "Babası ise kölelerine, 'Çabuk, en iyi kaftanı getirip ona giydirin!' dedi. 'Parmağına yüzük takın, ayaklarına çarık giydirin! Besili danayı getirip kesin, yiyelim, eÄŸlenelim. Çünkü benim bu oÄŸlum ölmüÅŸtü, yaÅŸama döndü; kaybolmuÅŸtu, bulundu.' Böylece eÄŸlenmeye baÅŸladılar” (Luka 15:20-24).
Ferisiler babanın bu davranışını çok ayıplamış olmalıydılar. Ä°srail’de domuzlara ihtiyaç yoktu ve Ä°sa Mesih oÄŸlun uzak bir ülkeye gittiÄŸini (a.13) söylemiÅŸti. Dolayısıyla oÄŸul muhtemelen ülkenin dışında, Yahudi olmayan bir halkın arasında yaşıyor olmalıydı. OÄŸlun evden kilometrelerce uzakta olduÄŸu sonucunu çıkarabiliriz. Bu baba, oÄŸlunun eve dönmesini bekleyen, yolunu gözleyen Göksel Baba’yı temsil ediyor. OÄŸlunun günahlarına karşı yüreÄŸinde öfke yoktur. OÄŸlunu uzakta görür görmez içindeki tek duygu merhamettir.
SözlüÄŸe göre merhamet, insanların acılarını derinden hissetmek ve o acıları gidermeyi arzulamaktır. Baba oÄŸlunu gördüÄŸü anda ona doÄŸru koÅŸmak için cübbesinin eteÄŸini toplamıştı. Öncelikle, OrtadoÄŸu’da bir evin reisinin koÅŸturduÄŸu görülmüÅŸ ÅŸey deÄŸildi. O günlerde insanlar, asla bacaklarını göstermezlerdi. Yalnızca acil bir durumda ya da kaçış anında, kolay hareket edebilmek için cübbenin eteÄŸi kuÅŸaÄŸa sıkıştırılır ve koÅŸulurdu. Ä°sa’nın dinleyicileri, babanın bu davranışını utanç verici bulmuÅŸ olmalıydılar. Hepsi de Ä°sa’nın bu öyküyle nereye varmak istediÄŸini merak ediyorlardı, çünkü hiçbir baba böyle bir ÅŸey yapmazdı. Ne var ki bu baba, evden uzakta olan oÄŸlu için acı çekiyordu.
YaÅŸlı baba, oÄŸlunu bağışlamaya o denli hazırdı ki ona konuÅŸma fırsatı bile vermedi. Daha sözcükler genç adamın dudaklarından dökülmeden önce baba onu kabul etmeye hazırdı. Bu öykü, oÄŸluna derin bir sevgiyle baÄŸlı olan babayı tanımlıyor. Babanın koÅŸup oÄŸlunun boynuna sarıldığını ve onu öptüÄŸünü okuyoruz. Ancak metnin özgün Grekçe kipi, babanın oÄŸlunu tekrar ve tekrar, bol bol öptüÄŸünü ortaya koyuyor. Babanın, genç adamın üzerindeki domuz kokusuna aldırmadığı bellidir. OÄŸlunu görmek onu öylesine mutlu etmiÅŸtir ki! OÄŸul henüz aÄŸzını açıp tövbesini dile getiremeden baba iyiliÄŸini göstermiÅŸtir. Bu sözler, Tanrı’nın sevgisinden uzak olan kiÅŸilere karşı iyiliÄŸini göstermek için O’nun nasıl can attığını ortaya koymaktadır. Hıçkırıklara boÄŸulan genç adam, nihayet hazırladığı konuÅŸmayı yapar: “Baba. Tanrı'ya ve sana karşı günah iÅŸledim. Ben artık senin oÄŸlun olarak anılmaya layık deÄŸilim” (a.21). Ancak baba onun sözünü keser ve kölelerine bir ÅŸeyler getirmelerini buyurur.
Soru 5) Ä°sa Mesih bu benzetmeyi anlattığı zaman, neden babanın oÄŸula doÄŸru koÅŸtuÄŸunu söyledi ve böylelikle Tanrı’nın karakterinin hangi yönünü ortaya koydu? OÄŸula getirilen üç ÅŸey nelerdir ve biz Hristiyanlar için bunlar neleri temsil eder?
Baba oÄŸluna “en iyi kaftanın” getirilmesini buyurdu. Bu Grekçe metinde çifte vurgu vardır. Yani, “kaftanı, o en iyi kaftanı” denilmektedir. Kaftan herhangi bir giysi deÄŸildir; oÄŸlun yeniden onurlu mertebesine kavuÅŸturulduÄŸunu temsil etmektedir. Yüzük yetkinin ve vekaletin temsilidir. O günlerde yüzükler, resmi evraklara mühür basmak için kullanılırdı. Sıcak balmumuna batırılarak basılan yüzük, ailenin resmi mührü olarak kabul edilirdi. Firavun, rüyasını yorumlayan Yusuf’u, Mısır’ın yöneticisi olarak atadıktan sonra ona kendisinin mühür yüzüÄŸünü vermiÅŸti (Yaratılış 41:42).
Hristiyanlar olarak bizlere de Tanrı tarafından Mesih’in iÅŸlerini yapacak yetki ve güç verilmiÅŸtir (Matta 28:18-20). OÄŸula çarık verilmiÅŸti. Hiçbir köle çarık giymezdi ve baba da oÄŸlunun çıplak ayakla dolaÅŸmasına izin vermeyecekti. O bir köle deÄŸil, oÄŸuldu. Bizler ayaklarımıza esenlik müjdesini yayma hazırlığını giyeriz (Efesliler 6:15) ve bizler Tanrı’nın oÄŸulları olduk (1. Yuhanna 3:2). Baba aynı zamanda kölelerine besili bir dana getirmelerini buyurdu. Baba, bir gün oÄŸlunun dönüÅŸünü kutlayacağını bilerek o danayı beslemiÅŸ ve hazırlamıştı. Eve dönerek yeniden oÄŸulluÄŸa kavuÅŸturulan kölenin üzerine yaÄŸdırılan lütuf armaÄŸanlarıydı bunlar.
Ä°sa Mesih oÄŸlun eve dönüÅŸünü tanımlarken bence günahkarlara ve vergi görevlilerine bakarken yüzünde sıcak bir kabullenmenin gülümsemesi vardı ama daha sonra büyük oÄŸluyla konuÅŸurken Ferisilere ve Kutsa Yasa öÄŸretmenlerine döndü.
Büyük OÄŸul
"Babanın büyük oÄŸlu ise tarladaydı. Gelip eve yaklaÅŸtığında çalgı ve oyun seslerini duydu. UÅŸaklardan birini yanına çağırıp, 'Ne oluyor?' diye sordu. "O da, 'KardeÅŸin geldi, baban da ona saÄŸ salim kavuÅŸtuÄŸu için besili danayı kesti' dedi. "Büyük oÄŸul öfkelendi, içeri girmek istemedi. Babası dışarı çıkıp ona yalvardı. Ama o, babasına ÅŸöyle yanıt verdi: 'Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruÄŸundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaÅŸlarımla eÄŸlenmem için hiçbir zaman bir oÄŸlak bile vermedin. Oysa senin malını fahiÅŸelerle yiyen ÅŸu oÄŸlun eve dönünce, onun için besili danayı kestin.' "Babası ona, 'OÄŸlum, sen her zaman yanımdasın, neyim varsa senindir' dedi. 'Ama sevinip eÄŸlenmek gerekiyordu. Çünkü bu kardeÅŸin ölmüÅŸtü, yaÅŸama döndü; kaybolmuÅŸtu, bulundu!'" (Luka 15:25-32).
O din adamları, Tanrı yolunda yürüyen insanların temsilcileri olduklarını düÅŸünerek kendileriyle gurur duyuyorlardı. Ä°sa Mesih onlarla yüzleÅŸtiÄŸi ve büyük oÄŸlun tutumunu tanımladığı zaman acaba aynada kendilerini görmüÅŸ olabilirler mi?
Soru 6) Büyük oÄŸlun tutumunda dikkat çeken ÅŸey nedir? Sözleri ve eylemleri, karakteri hakkında neyi ele vermektedir?
Ferisiler büyük oÄŸlun tarlada çalıştığını iÅŸittiler. Bu onun babadan uzakta olduÄŸunu ortaya koyan bir benzetmeydi. KardeÅŸinin döndüÄŸünü bilmemesi, önemli bir iÅŸarettir. Baba kimseyi tarlaya göndermemiÅŸ, büyük oÄŸluna ÅŸöleni bildirmemiÅŸti. Onun kardeÅŸini umursamadığını, hatta döndüÄŸü için öfkeleneceÄŸini biliyordu. Baba büyük oÄŸlundan bu haberi kasıtlı olarak gizlemiÅŸti çünkü onun kötü tutumu, babasıyla yakın bir iliÅŸki kurmasına engel oluyordu.
Baba küçük oÄŸlunu aramaya çıktığında büyük oÄŸul buna aldırış etmemiÅŸti. Onun adeta ÅŸöyle dediÄŸini duyabiliriz: “Sen babamı ve ailemizi ne kadar utanca boÄŸduÄŸunun farkında mısın? Seni rezil! Babamız sana kızgın. Bütün bu yaptıklarından sonra eve dönmeye kalkma!” Bizler ne zaman Babamızın evine dönmeyi düÅŸünsek, Åžeytan bu sözleri kulağımıza fısıldar. Ana baba olanlarımız, bu ayetlere bakarak çocuklarımızı Tanrı’ya döndürmekle ilgili çok ÅŸey öÄŸrenebiliriz.
Büyük oÄŸul, günün sonunda iÅŸten döndüÄŸü zaman çalgı ve oyun sesleri duydu. Ä°çine hemen bir kuÅŸku düÅŸtü ve eve girmeyi reddetti. Din adamları, Baba’yla gerçek bir iliÅŸkiye sahip olan ve gerçek sevinçle dolu olan insanlardan sakınırlar. Büyük oÄŸul içeri girmek yerine uÅŸaklardan birini çağırıp neler olduÄŸunu sordu. UÅŸak, 'KardeÅŸin geldi, baban da ona saÄŸ salim kavuÅŸtuÄŸu için besili danayı kesti' dedi (a.27). Babanın aylardır beslediÄŸi o dana kesilmiÅŸ, piÅŸirilmiÅŸ, kutlama amacıyla dostlara ve komÅŸulara sunulmuÅŸtu.
Öykünün bu noktasında Ferisiler, kendilerinin öyküdeki yerini fark etmeye baÅŸlamış, büyük oÄŸlun kötü tutumu yüzünden babasından ayrı düÅŸtüÄŸünü anlamış olmalıydılar. Üç benzetmeden oluÅŸan bölümün baÅŸlangıcında, "Bu adam günahkârları kabul ediyor, onlarla birlikte yemek yiyor” diye söylendiklerini hatırlamışlardır (Luka 15:2). Bu üç benzetme, hem Tanrı’nın günahkarlara ve vergi görevlilerine yönelik ÅŸaşırtıcı lütfuyla hem Tanrı’nın sevdiÄŸi insanlara karşı duyulan içsel nefretle hem de Tanrı’dan uzak Ferisiler’le ilgilidir. Büyük oÄŸlun tutumu, onun babasına sunduÄŸu itaatin, sevgiyle dolu bir hizmete deÄŸil, yıllara dayanan ağır vazifeye dayandığını göstermektedir. Onun kardeÅŸine yönelik tutumu, ÅŸefkatten yoksundur, çünkü “kardeÅŸim” deÄŸil, “ÅŸu oÄŸlun” ifadesini kullanmaktadır.
Büyük oÄŸul, ölmüÅŸ ve kaybolmuÅŸ olan oÄŸlun bulunmasını ve ailesine dönmesini kutlamayı içine sindiremiyordu. Babasının sahip olduÄŸu sevgiden ve ilgiden kendisi yoksundu. “Bak, bunca yıl senin için köle gibi çalıştım, hiçbir zaman buyruÄŸundan çıkmadım” (a.29) diyordu. Babasının karşılıksız olarak verdiÄŸi ÅŸeyi, yani mirasını kazanmak için yıllarca köle gibi çalışmıştı. Peki neden köle gibi çalışmıştı? Ä°nsan iÅŸ yığınından oluÅŸan bir kurallar düzenine uyarak Tanrı’yı hoÅŸnut edemez. “Ä°man olmadan Tanrı’yı hoÅŸnut etmek olanaksızdır” (Ä°braniler 11:6). Ferisiler, iyi iÅŸler yaparak cennette yer kazandıklarını düÅŸünüyorlar ama Tanrı’nın lütfunu tamamen gözden kaçırıyorlardı. Lütfa ve iyiliÄŸe ihtiyaçları olmadığını sanıyorlardı. Büyük oÄŸul, “Hiçbir zaman buyruÄŸundan çıkmadım. Ne var ki sen bana, arkadaÅŸlarımla eÄŸlenmem için hiçbir zaman bir oÄŸlak bile vermedin” diyordu.
Soru 7) Baba’nın çiftliÄŸinde yıllar geçiren bizler, büyük oÄŸulun öyküsünden neler öÄŸrenebiliriz?
Baba için “köle gibi çalışma” konusunda dikkatli olmalıyız (a.29). Çalışmak, Baba’ya yakın olmanın sevincinin yerini tutamaz. Büyük oÄŸul, kendisinin günahlı tutumları nedeniyle babasıyla arasına mesafe koymuÅŸtu. Ferisiler oturmuÅŸ Ä°sa’nın sözlerini dinlerken, büyük oÄŸlun resmi onların Tanrı yoluna aykırı tutumlarını gözler önüne seriyordu. Yasanın en küçük buyruÄŸunu bile tutmaya büyük özen gösterdikleri için Tanrı’nın kendilerine bir ÅŸey borçlu olduÄŸunu zannederek yaşıyorlardı. Kaybolan oÄŸlunun evine dönmesi Baba’ya nasıl büyük sevinç verdiyse, günaha köle olanların Baba’ya dönmeleri bize aynı sevinci vermelidir. Etrafımızda yaÅŸayan ve Tanrı’dan uzak olan insanların O’na döndüklerini görmek için gayret göstermeliyiz. Birisi eve döndüÄŸünde daima kutlama yapan bir tutumumuz olsun.
Ä°sa Mesih 32. ayette benzetmeye son verdiÄŸinde, herkes suskun kaldı. Hepsinin aklındaki düÅŸünce ÅŸuydu: “Büyük oÄŸul ne yaptı?” Tövbe edip babasına karşı bu denli mesafeli olduÄŸu için af diledi mi? Åžölene katılıp kardeÅŸini yürekten baÄŸrına bastı mı? Benzetmeyi dinleyen her Ferisi, çocuklarını evine kabul eden Baba’nın büyük sevincini ve sonsuza dek hep birlikte kutlama yapacaklarını görmeye baÅŸladı. Öykünün nasıl biteceÄŸi onlara ve bize kalmıştır. Acaba bizler lütufkar ve merhametli Baba Tanrı’nın evine dönecek miyiz?
Dua: Göksel Baba, bizleri bu denli büyük bir sevinçle ve savurgan bir sevgiyle eve, yani kendi huzuruna kabul ettiÄŸin için Sana teÅŸekkür ederiz. Sen bizlere nasıl davrandıysan, biz de daima baÅŸkalarına öyle davranabilelim. Amin.
Keith Thomas
Website: www.groupbiblestudy.com